e-ISSN 2459-1726
Turkish Endodontic Journal (TEJ) - Turk Endod J: 5 (1)
Volume: 5  Issue: 1 - 2020
ORIGINAL RESEARCH
1.Postoperative pain after nonsurgical endodontic retreatment: Hand files versus R-Endo rotary instruments
Nazan Yırgın Akgül, Faruk Haznedaroglu, Cagla Vardar
doi: 10.14744/TEJ.2020.30592  Pages 1 - 6
Amaç: Bu çalışmanın amacı, retreatment için geliştirilen ilk Nikel-Titanyum döner alet sistemlerinden biri olan R-Endo ve geleneksel el aletleri ile gerçekleştirilen retreatment işlemini, postoperatif ağrı yönünden karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya 80 adet tek köklü diş dahil edildi. Preoperatif ağrısı ağrısı bulunmayan olgular minimizasyon yöntemi kullanarak randomize edildi. Lokal anestezi, izolasyon, giriş kavitesi açılması ve %2.5 NaOCl ile irrigasyon ile tüm dişler için protokol standardize edildi. 1. Gruptaki dişlerin kök kanal dolguları hedström eğeler ile, 2. Gruptaki dişlerde ise kanal dolgusu R-Endo döner alet sistemiyle uzaklaştırıldı. Her iki grupta da kalsiyum hidroksit medikamasyonu uygulanmasının ardından dişler geçici restorasyon materyali ile kapatıldı. 4., 8., 12. Ve 24. Saatler sonrasında ve 2., 3., 4., 5., 6. Ve 7. günlerde hastalar postoperatif ağrılarını kaydettiler. Veriler istatistiksel olarak ki-kare ve Fischer gerçeklik testi kullanılarak analiz edildi.
Bulgular: Postoperatif ağrı insidansı her iki grup arasında anlamlı olarak farklı bulundu. El aletleri grubunda Postoperatif ağrı 4. saatte, 1, 5., 6., 7. günlerde anlamlı olarak yüksek bulundu. Flare-up açısından guruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı.
Sonuç: R-Endo döner alet sistemi retreatment vakalarında postoperatif ağrıyı azaltmada etkili bulunmuştur.
Objective: The purpose of this study was to determine postoperative pain after root canal therapy performed with hand files versus R-Endo rotary instruments.
Methods: Eighty single-rooted teeth were included in this study. Patients without preoperative pain were randomized by minimization program into two groups. The standardized protocol for all teeth involved local anesthesia, isolation, access and irrigation with 2.5% NaOCl. Root canal fillings of the teeth in group 1 were removed by Headstroem files; and, in group 2 removal was performed via R-Endo rotary instruments. Both groups were medicated with calcium hydroxide and then closed with a temporary filling material. At 4, 8, 12, 24 hours and 2, 3, 4, 5, 6, 7 days, patients recorded postreatment pain levels. Data were statistically analyzed using the chi-squared and Fischer exact tests.
Results: There was a statiscal difference in postoperative pain incidance between the groups. Postoperative pain levels were significantly higher at 4th hour and 1st, 5th, 6th and 7th days in hand file group. There was no significant difference in the occurrence of flare-ups between the groups.
Conclusion: R-Endo rotary system was found to be effective in reducing postoperative pain in retreatment cases.

CASE REPORT
2.Management of non-vital anterior teeth with open apex: A report of two cases
Beliz Özel, Raif Erisen
doi: 10.14744/TEJ.2020.09609  Pages 7 - 10
Açık apeksli dişlerin klinik tedavisi hassas ve dikkatli bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu vakalarda yapılan endodontik tedavinin prognozu apikal obturasyonun kalitesi ile yakından alakalıdır. Önceden uygulanan tedavi yaklaşımı kanal içine kalsiyum hidroksit uygulamasını takiben kalsifiye bariyer oluşturmak üzerineyken, bu yöntemin çeşitli zorlukları nedeniyle güncel tedavi yaklaşımı olarak apikal bölgeye yerleştirilecek bir tıkaç ile apeksifikasyon oluşturulmasını önermektedir. Bu rapor, iki farklı vakada üst sol kesici dişe uygulanan mineral trioksit aggregat tıkacı tedavisini sunmakadır. İki sene takip sonrası vakalar klinik olarak asemptomatik, radyolojik olarak apikal bölgede iyileşmeyi gösterir niteliktedir.
Treatment of teeth with open apex requires careful handling and diligence in clinical practice. Prognosis of endodontic treatment in such cases is directly related to the quality of apical obturation. Previously, a calcified barrier using calcium hydroxide treatment was recommended as an approach for these cases however due to various drawback of this method, current management approach suggests apexification through an apical plug at the apical segment.This report describes two cases of apexification of upper left incisor using mineral trioxide aggregate plug. After two year follow up, both teeth are clinically and radiographically asypmtomatic and the healing of the apical area is visible.

3.Management of invasive cervical root resorption in a maxillary central incisor using Biodentine: A case report
Mina Shahmari, Fatima Betul Basturk, Omer Birkan Agrali, Hesna Sazak Öveçoğlu, Bora Korkut
doi: 10.14744/TEJ.2020.63835  Pages 11 - 14
İnvaziv servikal rezorpsiyon (İSR) eksternal kök rezorpsiyonun nadir görünen bir tipidir. Lezyon genellikle radyografilerde tespit edilir ve klinik belirti göstermez. İSR'nun radyografik görünümü, asimetrik ve düzensiz kenara sahip bir radyolusent lezyon şeklindedir. Klinik olarak bu rezorpsiyon genellikle kök yüzeyinin servikal bölgesinde başlar ve dişte "pembe nokta" adı verilen, semptomsuz pembe renklenme olarak görünebilir. İnvaziv servikal rezorpsiyonun en sık bildirilen etyolojik faktörleri arasında travmatik diş yaralanmaları, ortodontik tedavi, ortognatik cerrahi işlemleri, periodontal hastalıklar ve tedaviler veya kron içi beyazlatma yer almaktadır. Bu olgu sunumunda, maksiller sağ kesici dişte bulunan eksternal İSR'nun tanısı ve multidisipliner bir yaklaşımla Biodentine kullanılarak gerçekleştirilen tedavisi sunulmaktadır.
Invasive cervical resorption (ICR) is a relatively uncommon form of external root resorption. The lesion is mainly detected on radiographs and exhibits no external signs. The radiographic appearance of ICR is an asymmetric radiolucent lesion with irregular margins and an unchanged root canal. Clinically, it usually begins on the cervical region of the root surface and may appear as asymptomatic pink discoloration of the tooth called “pink spot”. The most commonly reported predisposing factors include traumatic dental injuries, orthodontic treatment, orthognathic surgery, periodontal diseases and treatments, and intracoronal bleaching. This paper reports the management of maxillary right central incisor diagnosed with external ICR using Biodentine with a multidisciplinary approach.

4.Unusual variant of type 3 dens invaginatus in a maxillary lateral: A rare case report
Neslihan Yılmaz Çırakoglu, Ersan Çiçek
doi: 10.14744/TEJ.2020.70288  Pages 15 - 19
Dens invajinatus, dental papillaya epitelyal invajinasyondan kaynaklanan gelişimsel bir anomalidir. Dens invajinatus malformasyonunun etyolojisi kesin olarak tanımlanamamıştır. En sık etkilenen diş üst lateral kesici ve ardından üst santral kesici diştir. Dens invajinatuslu dişlerin endodontik tedavisi anatomik zorluklar nedeniyle oldukça karmaşık olabilir. Tedavi seçenekleri arasında ana kanalın ve invajinasyonun cerrahisiz endodontik tedavisi, endodontik cerrahi ve bu tekniklerin kombinasyonu, kasıtlı replantasyon ve çekim bulunmaktadır. Bu olgu sunumu geniş periapikal lezyonlu ve ilginç bir tip III dens invajinatus tanısı konulan üst sağ lateral dişin başarılı cerrahisiz endodontik tedavisini bildirmektedir. 5 yıllık klinik ve radyografik takip sonrasında elde edilen sonuçlar; geleneksel endodontik tedavinin tip III dens invajinatus vakalarında klinik olarak uygun bir seçenek olduğunu göstermiştir.
Dens invaginatus is a developmental anomaly resulting from epithelial invagination into the dental papilla. The etiology of the dens invaginatus malformation remains undefined. The most commonly affected tooth is the maxillary lateral incisor followed by the maxillary central incisor. Endodontic treatment of teeth with dens invaginatus can be highly complicated due to anatomical challenges. Treatment options include nonsurgical treatment of the main canal and invagination, endodontic surgery, a combination of these techniques, intentional replantation and extraction. This case report presents the successful nonsurgical endodontic treatment of a maxillary right lateral diagnosed with an interesting type III dens invaginatus and communicated extensive periapical lesion. The results obtained after five years of clinical and radiographic follow-up demonstrated that conventional endodontic treatment is a clinically viable alternative in cases of type III dens invaginatus.

LookUs & Online Makale